Sosyal medya fenomeninin ‘uygula’ dediğini vücudunuza uygulamayın
Güzellik merkezleri sahibi ve kendi kozmetik ürünlerini satan sosyal medya fenomeni Dilan Polat ile eşi Engin Polat’ın kara para aklama iddiasıyla tutuklanması, söz konusu ürünlere dikkat çekti. Ancak sadece Dilan Polat değil, birçok takipçisi olan sosyal medya hesapları da kendi markası altında kozmetik ürünleri satıyor.
Piyasada oldukça kolaylıkla satışı yapılan bu ürünlerin sağlığa zararlı olup olmadığı bilinmiyor. Çünkü satış öncesinde eserlerin sağlık açısından uygunluğunu denetleyen ve onaylayan bir yapı bulunmuyor. Kozmetik ürün satan isimlerden Hekim Tayyar Öz, geçtiğimiz günlerde yayınladığı bir görselde ürünlerinin ‘Sağlık Bakanlığı onaylı’ olduğunu ancak bakanlığın böyle bir görev tanımının olmadığını söyledi.
Peki her gün binlerce ürünün satıldığı kozmetik reyonunda tüketici neye güvenmeli? İstanbul Eczacı Odası Yönetim Kurulu Üyesi Murat Tülü ise bu soruya “Kozmetik alanında tam bir kontrol eksikliği var” diyerek yanıt veriyor.
ÜRÜNÜN ÜTS’TE OLMASI BAKANLIK TARAFINDAN ONAYLANDIĞI ANLAMINA GELMEZ
Polat çifti üzerinde yapılan araştırmada, çiftin servetinin sanıldığının aksine güzellik merkezleri ve eser satışlarından gelmediği ortaya çıktı. Dolayısıyla benzer ticari faaliyetlerde bulunan fenomenlerin gelirleri de merak uyandırıyor. Bunlardan biri de Hekim Tayyar Öz. Eşi Hasret Lina Öz ile lüks yaşamını sosyal medya hesaplarında sergileyen Öz, aslında Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı. Ancak hem sosyal medya hesapları hem de e-ticaret siteleri üzerinden güneş koruyucudan cilt kremine kadar birçok kozmetik ürününü Eliamora markasıyla satıyor. Öz çifti geçtiğimiz günlerde sosyal medyada ‘Bu değirmenin suyu nereden geliyor’ soruları dolaşmaya başlayınca TikTok’ta bir görsel yayınlayarak kendileri hakkındaki iddialara yanıt verdi.
Öz, videoda markasıyla ilgili bir çalışmayı göstererek Sağlık Bakanlığı’na bağlı İş Takip Sistemi’ne (ÜTS) girdi. Çalışma sisteme kayıt edildiğinde çalışmalarının ‘Sağlık Bakanlığı tarafından onaylandığını’ söyledi. Öz burada yanıltıcı bilgi verdi çünkü bir ürünün ÜTS’ye kayıtlı olması onun ‘Sağlık Bakanlığı’ndan onaylı’ olduğu anlamına gelmiyor.
ÜRÜN SATIŞ ÖNCESİNDE BAKANLIĞA BİLDİRİLMELİDİR
Satışa sunulan kozmetik ürünlerin 30 Mart 2005 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Kozmetik Kanununa uygun olması gerekmektedir. Buna göre kozmetik ürünün piyasaya ilk kez arz edilmesinden önce Sağlık Bakanlığına bildirimde bulunulması zorunludur. Eserde veya yapımcıda sonradan meydana gelen değişikliklerin de bildirilmesi gerekmektedir. Aynı kanunda, piyasaya arz edilen kozmetik ürünlerin üretim yerlerinin denetimi ile piyasanın denetim ve kontrolünün Sağlık Bakanlığı tarafından yürütüleceği belirtilmektedir.
Ancak bakanlığın görev tanımında ‘onay’ kısmı yer almıyor. Bakanlığa bağlı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’nun internet sitesinde ‘sık sorulan sorular’ başlığı altında yer alan ‘Kozmetik ürünler Sağlık Bakanlığı tarafından ruhsatlı mıdır’ sorusuna yanıt olarak bu husus açıkça dile getiriliyor. Cevap olarak şu ifadelere yer verildi: “5324 sayılı Kozmetik Kanunu uyarınca Bakanlığımızca 30.03.2005 tarihi itibariyle kozmetik ürünlere yönelik herhangi bir izin ve onay belgesi verilmemiştir. ‘Sağlık Bakanlığınca onaylanmıştır/izin verilmiştir’ gibi ifadeler bulunmaktadır. Kozmetik ürünlerin ambalajında yazanlara itibar edilmemelidir.”
‘BİLDİRİMİ YAPILAN ÜRÜN İLE BİLDİRİMİ YAPILAN ÜRÜN ARASINDA ÇOK FARK YOK’
Peki bu eserlere kim onay veriyor ve piyasada nasıl satılıyor? Bu noktada büyük bir boşluk var. İstanbul Eczacılar Odası Yönetim Kurulu Üyesi Murat Tülü, birçok ürünün ‘boşluk’ nedeniyle piyasaya sürüldüğünü ve toplum sağlığının tehlikeye atıldığını belirtiyor.
Tülü, kozmetik ürünlerinin satışı için ÜTS sistemine bildirilmesinin yeterli olduğunu belirtiyor. Bu bildirim işleminin bakanlıktan onay anlamına gelmediğini belirterek, şöyle konuştu: “Üretici, ürettiği ürünün parti seri numarasını bildirmekle yükümlüdür. Bakanlık bir eczaneyi veya başka bir kozmetik satış noktasını denetlediğinde ilk kontrol ettiği şey bu ürünün ÜTS’ye kayıtlı olup olmadığı oluyor. Denetim bu kadar… ÜTS’ye kayıtlı değilse bu ürün ‘beyan edilmemiş’ ürün kategorisine giriyor ve buna ‘sahte ürün’ diyorlar. Ancak bildirimi yapılan ürün ile bildirimi yapılmayan ürün arasında pek bir fark yok” diyor.
‘HALK SAĞLIĞIYLA OYNANIYORUZ’
Tülü’nün bahsettiği bildirim ÜTS sistemi üzerinden yapılabilecek. İstenilen bilgilerin girilmesiyle işe ilişkin elektronik başvuru oluşturulur. Kozmetik ürün bildirimlerine istinaden bakanlık tarafından bildirimin kayıt altına alındığına dair herhangi bir yazı veya belge düzenlenmemektedir. Ayrıca bakanlığın internet sitesinde kozmetik ürünün sağlıklı olmasıyla ilgili tüm sorumluluğun üretici firmaya ait olduğu belirtiliyor.
Kozmetik ürün kategorisinde satılan ürünlerin üçe ayrılması gerektiğini vurgulayan Tülü, kontrol eksikliğine şu örnekleri veriyor: “Ürünleri kozmetik, besin takviyesi ve tıbbi cihaz ürünleri olarak ayırmalıyız. İlaç dışında sadece bildirim yoluyla çalışan bir sistem var. Kozmetikler Sağlık Bakanlığına, besin takviyeleri ise Tarım ve Orman Bakanlığına bildirilmektedir. Ayrıca tıbbi cihaz durumu bölümü de bulunmaktadır. Mesela kilo verdirdiği söylenen kapsüller var. Bunlara tıbbi cihaz olarak ruhsat alınıyor ve kontrolden kaçınılıyor. İşi kolaylaştırmak için tasarlanmış bir yöntemdir. Bir diğer büyük sorun ise dize uygulanan asitlerdir. Şu anda kendisine gelen tıp uzmanı bu ürünleri bildirimde bulunarak getiriyor ve istediği fiyata satıyor. Kozmetikler yoldan çıktı. İnternet de buna sebep oluyor. “Halk sağlığı ciddi şekilde tehlikeye giriyor.”
‘İLGİLİ TEST VE BELGELERİ SAĞLAMAYAN MARKALARA İDARİ VE CEZAİ YAPTIRIMLAR UYGULANACAK’
Kozmetik ürünlerin kontrolü ve onayına ilişkin sorularımızı da Kozmetik Üreticileri ve Araştırmacıları Derneği’ne yönelttik. Dernek Lideri Levent Kahrıman, daha önce Sağlık Bakanlığı tarafından verilen onayın, 2005 yılında yapılan değişiklikle tebliğe dönüştüğünü söyledi.
Kahrıman, kozmetik ürünlerin üretim ve pazarlama süreçlerinin bir dizi testten geçmesi gerektiğini de açıkladı ancak Kahrıman, bu testlerin firmanın sorumluluğunda olduğuna da dikkat çekti. Kahrıman, konu hakkında şu bilgileri verdi: “Kozmetik ürünler piyasaya sürüldüğünde, satıştan önce mutlaka mikrobiyoloji, stabilite ve koruyucu aktivite testleri gibi testlerin yapılması gerekiyor. Ayrıca eserlerin kendi etiketleri veya diğer iletişim kanalları aracılığıyla bazı tezler yapmaları halinde bunları kanıtlayacak testler de yapmaları gerekir. Öte yandan ‘organiktir, vegandır’ gibi içerik odaklı iddiaları varsa bunları kanıtlayan sertifika veya testleri sunmaları gerekir. Kozmetik ürünler, Sağlık Bakanlığına bağlı olarak faaliyetlerini yürüten Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu (TİTCK) tarafından denetlenmektedir. İlgili test ve belgeleri sağlamayan markalara idari ve cezai yaptırımlar uygular. Ayrıca Ticaret Bakanlığı, Reklam Konseyi’ne ilişkin reklam ve tanıtımları denetlemektedir. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı çevresel etkilere ilişkin kontrolleri sağlıyor. Ayrıca yerel yönetimler (Belediyeler, OSB’ler) kozmetik işletmelerinin açılması için gerekli altyapı denetimlerini sağlamaktadır. “Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı da kozmetik işletmelerinde iş ve işçi güvenliği ekseninde denetimler gerçekleştiriyor.”
‘KONTRATLI ÜRETİM KOZMETİKTE SIK KULLANILAN BİR YÖNTEMDİR’
Dernek olarak son dönemde tüketicilerden ürünlerin üretim teknikleri ve güvenli olup olmadığı konusunda çok sayıda soru aldıklarını belirten Kahrıman, fason üretimin kafa karışıklığı yarattığını belirtiyor. Dünyada kabul görmüş bir üretim yöntemi olduğunu ve kozmetikte de çok sık kullanıldığını söyleyen Kahrıman, şöyle devam ediyor: “Üretim yeri olmayan ancak kozmetik markası oluşturmak isteyen girişimci, bir üretim yeri ile anlaşma yapabilir ve Tesisinde kendi markasını yaratıyor. Ülkemizde bu şekilde üretim yapan birçok global, uluslararası firma bulunmaktadır. Eserleri piyasaya sürmek kolay değil. Bu sitelerde satılan ürünler TİTCK ve ÜTS sisteminde kontrol edilerek Sağlık Bakanlığı kayıtları doğrulanabilmektedir. ‘Yeraltı üretimi’ bu tescili olmayan markalara yönelik bir tanımlamadır. Bir eser ÜTS’ye kayıtlı ancak marka sahibi dışında başkası tarafından üretilmişse onu ‘sahte ürün’ olarak tanımlıyoruz.”
‘ETİKET OKURYAZARLIĞI ÇOK ÖNEMLİ’
Bir ürünün ÜTS sistemine kayıtlı olmaması halinde ‘sahte ürün’ sayılacağını belirten Kahrıman, tüketicilerden etiketleri okumalarını istiyor. Dernek olarak etiket okuryazarlığı konusunda çalıştıkları bilgisini paylaşan Kahrıman, “Ürün etiketini okumak çok değerli. Ne yazık ki etiket okuryazarlığı konusunda pek çok eksiklik var. KÜAD olarak bunun hazırlıklarını yapıyoruz. ‘Kozmetik Ürün Etiketi Nasıl Okunmalı?’ ücretsiz olarak yayınlayacağız. başlıklı cep kitabımızda bu konulara açıklık getirmek istiyoruz. Kullanıcı, gözden kaçan bir ürünü alıp almadığı konusunda endişe duyuyorsa, elindeki ürünü ÜTS’den inceleyebilir. Çalışmaya ilişkin vaatler ve tezler varsa marka temsilcileri bunların doğrulanması için test talebinde bulunabilir. “Markaların sosyal medya hesaplarından faydalanabiliyorlar” diyor.